Bağışla ve Unut

 

İsa onlara şöyle karşılık verdi: “Tanrı’ya iman edin.

Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, ‘Kalk, denize atıl!’ der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine gelecektir. 

Bunun için size diyorum ki, duayla dilediğiniz her şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın, dileğiniz yerine gelecektir.

– Markos 11:22-24

 

Yukarıdaki ayetler pek çok insanı heyecanlandırmıştır. Bu üç ayet Tanrı’dan neler alabileceğimizi, Tanrı’nın bizim için neler yapabileceğini ve Tanrı’dan bir şey almak için imanımızın etkisini anlatmaktadır.

 

Hemen hemen herkes Markos 11:24’ü okuduktan sonra devamını okumaz. Rabbimizin 22. ayet ile sözlerine başladığı ve benim “iman olasılığı olarak” adlandırdığım bu kısım 24. ayet ile son bulmaz!

 

Devamındaki ayetlerde İsa, imanımız için can alıcı öneme sahip iki bildiride daha bulunur. İlki 25. ayette yer alır:

 

MARKOS 11:25

KALKIP DUA ETTIĞINIZ ZAMAN, birine karşı bir şikâyetiniz varsa onu BAĞIŞLAYIN ki, göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın.

 

İsa buradaki düşünceyi bir bağlaç yardımıyla 24. ayetle birleştirir. Eğer İngilizce Kutsal Kitap tercümesinin ilk baskısında gözden kaçmamış olsa 24. ayet bir nokta ile tamamlanabilirdi; bir virgülden sonra “ve” bağlacı kullanılarak iki düşünce birleştirilebilirdi. Bu iki ayetin aslı tek bir fikir olarak kaleme alınmıştır.

 

Pek çok insan 24. ayeti okuduktan sonra devamını okumayı bırakır ve arzuladığı şeyleri elde edebilme heyecanı ile dolar. Pek çok Hıristiyan gerçek bir dünyada yaşamaktansa, bu tür bir heyecan dünyasında yaşamayı tercih eder. İmanlılar hem kendileri hem de Tanrı’nın Egemenliği’nde bir şeylerin gerçekleşmesi için  dizlerinin üstünde durup dua etmelidirler.

 

25 ayette bir kişiye karşı kin beslemeyi Göksel Baba’nın “günah” olarak adlandırdığına dikkat edin. Bu ciddi bir durumdur. Farklı tercümeleri incelediğinizde şu anlayışa erişirsiniz: Babanızın sizin günahlarınızı bağışlayabilmesi için insanları bağışlamalısınız.Gerçekten de insanlara karşı nefret beslemek bir günahtır.

 

Bazı insanlar, “Bağışlarımama bana yaptığını asla unutmayacağım” der. Bağışlama bu değildir. Bir keresinde bir kişinin şöyle dediğini işittim, “Biliyorum, Tanrı’nın benim ihtiyaçlarımı karşılaması için bağışlamak zorundayım. Ne yapacağım biliyor musun? O kişileri bağışlayacağım ama bana yaptıklarını asla unutmayacağım.”

 

İnsanlar size ne yapmış olurlarsa olsunlar bırakmalısınız, unutmalısınız. Kutsal Kitap şöyle der, “kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine karşı bir şikâyetiniz varsa onu bağışlayın ki, göklerdeki babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın”

 

“Tamam da bana neler yaptıklarını bilmiyorsun” diyenler çıkabilir.

 

Sizi öldürdüler mi? Sizi çarmıha mı gerdiler? İsa çarmıh üzerindeyken bile, “Baba, onları bağışla çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” diye dua etti.

 

Bir kişi size hoşlanmadığınız bir şey söylediğinde, “Bunu onun yanına bırakmayacağım; benibir aptal yerine koyup da hiçbir şey olmamış gibi bu işten sıyrılamaz” diyebilirsiniz. Dudaklarınızdan bu çıkarken öte yandan da, “Ya Rab Tanrım Sana hamdolsun, tüm ihtiyaçlarımı karşılayacağını ilan ediyorum” diyebilirsiniz.

 

Tanrı’nın Sözü’ne uygun yaşamıyorsanız, Tanrı ihtiyaçlarınızı nasıl yerine getirsin? 26. ayette neler söylediğine bakın:

 

MATTA 6:15

Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.

 

Rab burada günahkârlara konuşmuyor, imanlılara konuşuyor – Tanrı’ya iman edenlere hitap ediyor. Günahkârlar Tanrı’ya iman etmez. Yalnızca yeniden doğuşa kavuşanlar gerçek Tanrı imanına sahiptir. Her imanlı buna bir miktar sahiptir. Her imanlı uygulama ile ve Tanrı’nın Sözü’nden beslenerek bunu geliştirebilir. Bu Tanrı imanı yürekten gelir, zihinden değil. Ayrıca böylesi bir iman bağışlamamazlık olan yerde işleyemez.

 

Ne yazık ki, bunları duymak hoşumuza gitmez. Hayatımızı istediğimiz gibi yaşamak isteriz ve canımızın istediği gibi dilediğimizi yapmak isteriz. Tanrı Sözü’nün gerçeği ile aynı çizgiye girmek istemeyiz.

 

Elçi Pavlus, 2 Timoteos 4:3’te öyle bir zamanıngeleceğini, insanların sağlam öğretiye katlanamayacağını, “kulaklarını okşayan” sözler duymak için çevrelerine kendi arzularına uygun öğretmenler toplayacaklarını söyleyerek uyarıda bulunur.

 

Yazdığım küçük kitap Itching Ears (Okşanan Kulaklar)’da belirttiğim gibi Tanrı’nın Sözü’nde iman ve şifa konularının dışında da pek çok öğreti bulunduğunu fark etmemizin vakti geldi.

 

Pazar vaazında “bağışlama” konusuna denk gelse, toplantıyı bırakıp gidecek insanlar tanıyorum. Bunun için şöyle bir gerekçe öne sürerler, “Tanrı’ya şükrolsun, imanharicinde bir konuya kulak vermeyeceğim!” Bu kişiler sağlam öğretiye katlanamazlar.

 

Tanrı’nın Sözü’nün sadece belli kısımları ile beslenmenin size zararı vardır. Doğal bedenimizin dengeli beslenmeye ihtiyacı olduğu gibi içimizdeki ruhsal insanın da dengeli bir beslenmeye ihtiyacı vardır.

 

İlkokuldaki ilk günlerimde öğretmenimiz sürekli olarak şekerleme, dondurma ve diğer abur cubur gıdaları tüketen bir çocuğun resimlerini gösterirdi. Güçlü ve kuvvetliydi ama zaman ilerledikçe zayıf ve bitkin düştü. Öğretmenimiz tek bir tip besinle beslenmemizin bizi zayıf, bitkin ya da şişman hale getireceğini öğretmeye çalışıyordu.

 

Benzer durum Tanrı’nın Sözü’nden beslenmek ya da Tanrı’nın Sözü’nü “yemek” olarak ortaya çıkar. Eğer dengeli beslenmezseniz, dengenizin bozulması kaçınılmazdır. Ve dengesi bozulan insanlara ne olduğunu biliyorsunuz. Çoğu genellikle “aklını yitirir.”

 

Basit bir mantıksal çıkarımla şu sonuca ulaşırız: pek çok sorundan kurtulma şansımız varken, iman edip Kutsal Ruh’u alan bazı kişiler tüm doğal bilgilerini sokağa atar.

 

Şu cümleyi RHEMA adlı okulumuzda sürekli olarak tekrarlarım: Doğal olan ile doğaüstü olanın birlikte işlemesi Tanrı’nın işi için parlayıcı bir güçtür.Doğal ya da doğaüstü tek başına bu işin üstesinden gelemez; doğal ve doğaüstü birlikte işlemelidir.

Kaynak: Kenneth Hagin Jr. 

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın